Judas Unchained

827 sayfa

Tür: Destansı Bilim Kurgu, Space Opera

Özet Görüş:

Judas Unchained Peter F. Hamilton’un The Pandora’s Star‘ın yarıda bıraktığı hikayenin devamı. İlkini beğendiyseniz bunu da seveceksiniz. Başarılı ve etkileyici bir destansı bilim kurgu okumak isterseniz kaçırmayın.

İnceleme

The Pandora’s Star’ın sonunda insanlık Dyson Alfa’dan gelen uzaylıların saldırısı altındaydı. İlk saldırıda insanlık 23 gezegen kaybetmişti. Karşılarında ne olduğunu tam anlamıyorlar ve büyük üretim gücüne karşı duramayacak gibiydiler. İşin kötü yanı bir de insan gezegenlerinde önceden gelmiş Yıldızuçucusu’nun (Starflyer) adamlarına karşı savaşmaları gerekiyordu.

Peter F. Hamilton, destan yazıyor. Onun yazım stiline alışmadıysanız okuması zor bir yazar. Bir bölüm boyunca sıkıcı bir karakteri işliyor, sonuna doğru onun ilginç olabileceğine inandırıyor ve yedi, sekiz bölüm boyunca tekrar ondan bahsetmiyor. Bunun sebebi Hamilton’un hikayeyi anlatırken çok karakter kullanması. Üç ya da dört değil daha fazla ana karakterin olduğu ve çok fazla bakış açısının olduğu bir kitaptan bahsediyorum. Öyle ki bazen sadece nispeten basit bir olayı anlatmak için bir bakış açısı karakteri yazıp onun gözünden olayı anlatıyor. Sonrasında bu karakterlerin çoğuna geri bile dönmüyor. Judas Unchained’de böyle çok karakter var.

Sessiz Singularity’nin etkisi

Hamilton’un geleceğinden Pandora’s Star’da bahsetmiştim. Aynı dünyayı tekrar anlatarak zamanınız almayacağım. Judas Unchained’de bu dünyayı daha da iyi inceliyoruz. Teknolojik gelişmenin hatta sessiz bir Singularity‘nin etkisini bu romanda da görüyoruz. Karanlık işler yapanlar hala var, hatta Comonwealth’ten ayrılan gezegenler bile var. Hamilton serinin bu kitabında da bizi ilginç gezegenlere götürüyor. Onun maceraları aslında oldukça etkileyici ve karmaşıklığın içinden saf bir güzellik bulunabilen bir yapıya sahip. Her ne kadar çok karakter olsa da hepsini iyi bir performansla anlatıyor ve sonunda da hepsini topluyor.

Karakterler iki boyutlu ve sadece hikaye için orada olan varlıklar da değil. Böyle olunca da onların değişimi, karşılaştıkları sorunlara tepkileri daha da etkileyici oluyor. Romanın en etkileyici karakterlerinden biri olan Ozzie Issac’ın Silfen yollarındaki macerasının sonunda Silfen’ler hakkında önemli bilgi öğreniyoruz. İlk kitabı okuyanlar Ozzie, Tochee ve Orion’un nasıl bir halde kaldığını hatırlıyorlardır. Daha bir çok ilginç macera yaşadıklarını söylemekte sakınca yok sanırım.

Çok karakterli, çok öykülü

Paula Myo’nun zorlu kararlar vermek zorunda kaldığı, Dudley Bose’un sonunda bütün olduğu, Melanie Rescorai’ın ne aradığına karar verdiği, Nigel Sheldon’un insanlığı kurtarmak için neler yapmaya hazır olduğu, Bradley Johansson ve Adam Elvin’in sonunda düşmanları ile karşılaşması, Justine Burnelli’nin senatodaki politik savaşları, Nelson Kime’ın amirallikteki zorlukları, Paris’teki İstihbaharatın sonunda Starflyer’ın peşine düşmesi hep bu kitapta oluyor.

Ne yazık ki güzel olsa da kitap çok yavaş başlıyor. Bildiklerimizi tekrar öğrendiğimiz, yeni karakterlerle tanıştığımız bölümler okuyoruz. Sonunda hareketlenmeye başladığında ise etkileyici bir romana ulaşıyorsunuz. Bu takoz gibi devasa kitabın ilk yarısını atlatırsanız emin olun sonunu heyecanla getireceksiniz.

İkisi beraber okunması gereken kitaplar oldukları için öteki seriler gibi düşünmeyin derim. Pandora’s Star’da başlayanların toplandığı Judas Unchained bilim kurgunun başyapıtlarından biri olarak ilginizi çekecektir.

Bu kitaptan sonra okumamı tavsiye ettiğiniz bilim kurgu romanları varsa lütfen yorumlarda paylaşın. Siz bilim kurgu destanlarını sever misiniz?